20. yüz yılda ‘bilgi=güçtür’ denklemi ağırlık kazandı. Bilgiyi elinde bulunduran devletler ve kişiler ön plana çıkmaya başladı. Bu bahsi geçen açıklamalar güç teorileri ile ilgili. Üstad Bedîüzzaman Hazretleri ise, tüm bu güç teorilerinin aksine gücü ihlâsla eşleştirmiştir.
Ona göre güçlü olmanın yolu insana, silaha, maddeye, teknolojiye ve bilgiye sahip olmak değil ihlâslı olmaktır. “Bütün kuvvetinizi ihlâsta ve hakta bilin!” cümlesi bunu ifade etmektedir. Ama bu cümle diğer güç unsurlarını bırakın anlamını taşımaz.
FORMÜLE HAYAT KATAN İKSİR: İHLÂS
Risâle-i Nurda bulduğum formülün işe yarayıp yaramaması büyük ölçüde bu kavrama bağlı. Ve bu kavram
Risâle-i Nur okurları olarak hepimizin aşina olduğu bir kavram: ihlâs. Bir Müslüman için başarının en temel anahtarlarından birisi şüphesiz ihlâstır. Ve ihlâs, adını taşıyan risaledeki düsturları ile başarının olmazsa olmaz esasları içinde yer almaktadır.
YAPILAN İŞİ ALLAH RIZASI İÇİN YAPMAK
İhlâsın bilinen ilk anlamı “Yapılan işi Allah rızası için yapmak”tır. Üstad Bedîüzzaman Hazretleri bunu “Amelinizde rıza-i ilâhi olmalı”diye açıklar. Yapılan bir iş, ya Allah hesabına yapılabilir ya da nefis ve şeytan hesabına yapılabilir. Başarılı olmak isteyen Müslümanın giriştiği işte, birincil amacı Allah rızasını kazanmak olmalıdır. Bunu yaptığı takdirde Cenâb-ı Hak sonsuz kudreti, kuvveti ve rahmeti ile kulunun başarılı olması için inayetini sevk edecektir.
Onun inayetini alan bir kişinin ise başa-rılı olması işten bile değildir. Hepimiz, elimizden geldiğince amellerimizde Allah rızasını esas tutmaya çalışıyoruz. Lâkin O’nun rızası yo-lunda yürürken bizi bekleyen önemli bir varta/tuzak var. Bu tuzak amaç araç ilişkisinin tersyüz olmasıdır. Yani ama-cın zamanla silikleşmesi ve kullanılan araçların amacın yerini almasıdır.
Mesela üniversite sınavını kazanmak isteyen bir genç düşünelim. Amacı üniversite yıllarında Allah’ın dinine hizmet ederek Allah rızasını kazanmak olsun. Bu durumda amaç Allah rızası, araç ise üniversitedir. Ve zamanla bu gencin üniversite hayatına kendini kaptırdığını hayal edelim. Bu durumda amaç silikleşecektir.
Öğrencimiz başarılı olmak, garanti bir mesleğe sahip olmak, yüksek lisansa girip akademik olarak ilerlemek gibi amaçlarla hareket etmeye başlar. Allah’ın rızası arka planda kalır. Yani amaç üniversitenin ve derslerin kendisi olur. Başarılı olmak, yüksek not almak, akademik kariyer yapmak tabi ki teşvik edilen durumdur. Ancak kişi bunları yaparken ilkelerinden ödün vermeye başladıysa Allah rızası ikinci plana düşmüş demektir. Yüksek lisansa kabul için yalan söylüyorsa artık amaç araç dengesi bozulmuştur.
Para kazanarak bu para ile Allah yoluna hizmet etmek isteyen ve ticarete atılan yetişkin bir Müslüman düşünelim.
Eğer bu yetişkin kişi, zaman içerisinde kendisini işine kaptırarak bütün vaktini bu işe sarf eterse, bu uğurda namazları-nı aksatırsa ve daha fazla kâr elde ede-bilmek için tevilli yalanlara başvurursa amaç-araç dengesi bozulmuş demektir. Amaç ötelenmiş, araç olan ticaret, ön plana çekilmiştir.
Böyle bir referans kayması olduğunda Müslüman’ın giriştiği bir işte Allah’ın desteğini ve inayetini alması son bulur. Artık o, çıktığı yolda tek başı-nadır. Bu yolda kazara istediği sonuca ulaşmış olsa bile başarılı olduğu söylenemez.
Üstad Bedîüzzaman Hazretleri’nin en az on beş günde bir defa İhlâs Risalesi-ni okumaya sevk etmesinin sebeplerinden birisi de dünyanın debdebesi ve dağdağası sebebiyle bozulmaya meyyal olan amaç-araç dengesini yeniden yerine oturtmaktır. Yani bir Müslüman İhlâs Risalesi’ni okunduğunda bu hayattaki yaşama amacını hatırlamış olur.Taşlar yeniden yerine oturur ve hayatına rıza-i ilâhi yolunda devam eder.
GÜCÜ İHLÂSTAN ALMAK
Başarı yolunda yürümek isteyen herkesin önüne mutla-ka engeller çıkar. Bu engelleri aşmanın yolu güçlü olmaktan geçer. Başarılı olmak, bir nevi güçlü olmak demektir. Peki, Müslüman aradığı bu gücü nereden bulacaktır. Üstad Bedîüzzaman Hazretleri bu soruya cevap olarak “Bütün kuvvetinizi ihlâsta ve hakta bilin!”diyerek cevap vermektedir.
İnsanoğlunun yeryüzüne teşrif ettiği ilk yıllarda güç, pazı kuvvetindeydi. Yani bileği metin olan güçlü kabul edilirdi. Daha sonra güç, insan sayısına bağlı olmaya başladı. Çok fazla orduya sahip olan devletler ve fazla nüfusa sahip aileler güçlü ola-rak algılanırdı. Silahların çoğalması ile güç sahibi olmak, silaha sahip ol-makla eşdeğer oldu. Çok silaha sahip olan gücü elinde bulunduruyordu. Materyalizmin yayılmaya başladığı 18. ve 19. yy.’ da ise güç, sahip olunan madde ile ölçülürdü.
Kişi ne kadar çok maddeye sahipse o kadar güçlü kabul edilirdi. Teknolojinin gelişmesi ile teknolojiyi elinde bulunduran devletler ve kimseler güçlü kabul edi-lir oldu. 20. yüz yılda ‘bilgi=güçtür’ denklemi ağırlık kazandı. Bilgiyi elin-de bulunduran devletler ve kişiler ön plana çıkmaya başladı. Bu bahsi geçen açıklamalar güç teorileri ile ilgili. Üstad Bedîüzzaman Hazretleri ise, tüm bu güç teorilerinin aksine gücü ihlâsla eşleştirmiştir.
Ona göre güçlü olma-nın yolu insana, silaha, maddeye, teknolojiye ve bilgiye sahip olmak değil ihlâslı olmaktır. “Bütün kuvvetinizi ihlâsta ve hakta bilin!”cümlesi bunu ifade etmektedir. Ama bu cümle diğer güç unsurlarını bırakın anlamınıtaşımaz. Bir Müslüman bilgiyi, maddeyi, teknolojiyi hedefine ulaşmak için kullanmak durumundadır. Nitekim Efendimiz (asm), “Düşmanınızın silah ile silahınız!”buyurmuştur. Bu silahları kullanan Müslüman, hedefe ulaşması için gerekli olan gücün bunlardan değil de Allah’tan geldiğini hep aklında tutmalıdır.
Bu yazımızda başarı için olmazsa olmaz bir unsuru ve formüle hayat katan faktörü ele aldık. Artık biliyoruz ki başarılı olmanın yolu bir işi Allah rızası için yapmaktan geçiyor. Ve başarı yolunda karşımıza çıkan engelleri aşmak için gerekli olan kuvvet yine ihlâsta mevcut.
Ve ihlâs formülün ruhu. Allah rızası gözetilmeden uygulanan ve ihlâs kuvveti ile desteklenmeyen formül sanırım işe yaramayacaktır.