Hayattaki en sıkıntılı durumlardan birisi ülfet/alışkanlık olsa gerek. Bir işe yeni başladığınızda, bir şeyle yeni tanıştığınızda onun heyecanı tamamıyla sarar sizi. Bütün dünyanız o olur adeta. Zaman içinden zaman alıp o şeye koşmak, onunla vakit geçirmek istersiniz. Bütünüyle her detayına vakıf olmak istersiniz.
Ne var ki, herkesin durumuna göre uzun veya kısa vakitte bir yayla dönemi vardır. Yaylalar dönemi geldiğinde eski hızınız kaybolmaya başlar. Heyecan dolu anlar, ülfet/alışkanlık hastalığından sebep bazen yük gibi gelmeye meyleder. Eski haz, tat, heyecanı bulamaz olursunuz. Ya da öyle olmasa bile vesileleri yorucu gelmeye başlar; namaz kılmak kolaydır da abdest almak zordur kabilinden.
İşte böyle zamanlarda şöyle bir durup, meşgul eden şeylerden sıyrılıp sizi tahrik eden temel noktaya yönlenmeniz gerekir. Muhatap olduğunuz şeyin kıymet atfettiğiniz noktasına hasr-ı nazar etmeniz icab eder. Dar alanlardan kafanızı kaldırıp, en yüksek ve en uçtaki noktaya nazar etmeniz önemli olur.
Yukarıda sarf ettiğim cümleleri ülfet etme ihtimalimiz yüksek olan mütalaaya çekmek için yazdım. Zira dünyanın işleri çok yoğun; sebep ister maddi olsun, ister manevi. Belki sizler de söylemişsinizdir, kitabın başına bir otursam kalkmak bilmiyorum. Fakat oturuncaya kadar da akla karayı seçiyorum. Eğer böyle bir hal sizde de tezahür etmeye başlamışsa, gelin hep beraber önemine vurgu yapılan noktalara bakalım. Neyin mi? Elbette Risale-i Nurun.
Hepimiz ahiret yolcusuyuz. Dünya istasyonuna ahir zamanda düşmüş yolumuz. Çetin bir zaman dilimi. İman zaafiyeti konusunda sıkıntılı bir dönem. Fakat derdi veren Allah, dermanı da göndermiş. Gerçi biz bunları biliyoruz zaten diyenleriniz çok aranızda. Evet biliyorum ve ondan dolayı bu noktaya dikkat çekmek istiyorum. Çünkü etrafta ülfet kol geziyor. Tembellik, tenperverlik, vazifeperestlik ve daha neler neler nazarımızı kendilerine çekip, biliyorum dediğimiz şeyin amelinden bizleri maalesef geri bırakıyor. Şu ayet iman edenlere inenmiş miydi, “Ey iman edenler iman ediniz.” Peki, Risale-i Nur nedir? Ne gibi özellikler barındırıyor? Bu gibi suallere Risale-i Nurun içinden ve müellifinin lisanından cevapları bir araya toplayarak bir gürz yapıp ülfetin başına vurmak istiyorum. Ta ki ülfet dağılsın, tembellik gitsin; yeni bir şevk ve gayret gelsin ki, bu asrın hastalığına yakalanmış bir fert olarak yine bu asrın hastalıklarına derman olan Nurlardan geri kalmayayım.
RİSALE-İ NURUN KAYNAĞI
Bediüzzaman Hazretleri diyor ki, “Sözler hakkında tevazu suretinde demiyorum; belki bir hakikati beyan etmek için derim ki: Sözlerdeki hakaik ve kemalât, benim değil Kur’an’ındır ve Kur’an’dan tereşşuh etmiştir. Hatta Onuncu Söz, yüzer âyât-ı Kur’aniyeden süzülmüş bazı katarattır. Sair risaleler dahi umumen öyledir.”
PENCERELER RİSALESİ İMANI OLMAYANI İMANA GETİRİR
Şu Otuz üç Pencereli olan Otuz üçüncü Mektub, imanı olmayanı inşaallah imana getirir. İmanı zaif olanın imanını kuvvetleştirir. İmanı kavi ve taklidi olanın imanını tahkiki yapar. İmanı tahkiki olanın imanını genişlendirir. İmanı geniş olana bütün kemalât-ı hakikiyenin medarı ve esası olan marifetullahta terakkiyat verir; daha nurani, daha parlak manzaraları açar İşte bunun için, “Bir pencere bana kâfi geldi, yeter” diyemezsin. Çünkü senin aklına kanaat geldi, hissesini aldı ise; kalbin de hissesini ister. Hatta hayal de o nurdan hissesini isteyecek. Binaenaleyh her bir pencerenin ayrı ayrı faideleri vardır.
GİDECEĞİN YER HAKKINDA ŞÜPHEN Mİ VAR?
Eğer haşirin gelmesini, gelecek baharın gelmesi gibi kat’i bir surette anlamak istersen; haşire dair Onuncu söz ile Yirmi dokuzuncu Söze dikkat ile bak, gör. Eğer baharın gelmesi gibi inanmaz isen, gel parmağını gözüme sok.
RİSALE-İ NUR MÜRŞİD HÜKMÜNDEDİR
Kardeşim Abdulmeci, biraderzadem Abdurrahman’ın (r.aleyh) vefatı üzerine ve daha sair elim ahvalât içinde bir perişaniyet hissetmişti. Hem elimden gelmeyen manevi himmet ve meded bekliyordu. Ben onunla muhabere etmiyordum. Birdenbire mühim bir kaç sözü ona gönderdim. O da mütalaa ettikten sonra yazıyor ki: “Elhamdülillah kurtuldum! Çıldıracaktım. Bu sözlerin her biri mürşid hükmüne geçti. Çendan bir mürşidden ayrıldım, fakat çok mürşidleri birden buldum, kurtuldum.” diye yazıyordu. Ben baktım ki, hakikaten Abdülmecid güzel bir mesleğe girip o eski vaziyetlerden kurtulmuş. (Mektubat)
BU RİSALEYİ ANLAYARAK OKUYAN ADAM İMANINI KURTARIR
Bu risale benim nazarımda çok mühimdir. Çünkü içinde çok mühim ve ince olan esrar-ı imaniye inkişaf ediyor. Bu risaleyi anlayarak okuyan adam imanını kurtarır inşallah. Maattessüf ben burada kimse ile görüşemediğimden, kendime tebyiz edip yazdıramadım. Bu risalenin kıymetini anlamak istersen, başta bulunan İkinci ve Üçüncü Meyveyi ve ahirdeki hâtimeyi ve hâtimeden iki sahife evvelki meseleyi evvelce dikkatle okuduktan sonra tamamını teenni ile mütalaa eyle! (İkinci Şua)
MEYVE RİSALESİNİN MEYVESİ
Meyve Risalesi çok ehemmiyetli ve çok kıymetlidir. Ümid ederim, bir zaman büyük fütuhat yapacak. Sizler tam kıymetini anlamışsınız ki, bu dershaneyi derssiz bırakmadınız. Ben kendi hesabıma derim: Bu kadar zahmet ve masrafımızın meyvesi; yalnız bu risale ve Müdafaa Risalesi ve sizler ile beraber bir yerde bulunmak dahi olsa; o masraf, o zahmeti hiçe indirir ve bu musibetin on mislini de çeksem yine ucuz düşer.
RİSALE-İ NURU OKUYUP YAZANIN SIKINTILARI HAFİFLER
Çok tecrübelerle ve bilhassa bu sıkı ve sıkıntılı hapiste kati kanaatim gelmiş ki: Risale-i Nur ile kıraeten ve kitabeten iştigal, sıkıntıyı çok hafifleştirir, ferah verir. Meşgul olmadığım zaman o musibet tezauf edip lüzumsuz şeylerle beni müteessir eder. Bazı esbaba binaen, ben en ziyade Hüsrev’i ve Hâfız Ali’, Tahiri’yi (rh) sıkıntıda tahmin ettiğim halde, en ziyade temkin ve teslim ve rahat-ı kalb, onlarda ve beraberlerinde bulunanlarda görüyordum. “Acaba neden?” der idim.
Şimdi anladım ki; onlar hakiki vazifelerini yapıyorlar, malayani şeylerle iştigal etmediklerinden ve kaza ve kaderin vazifelerine karışmadıklarından ve enaniyetten gelen hodfüruşlul ve tenkid ve telaş etmediklerinden, temkinleriyle ve metanet ve itminan-ı kalbleriyle Risale-i Nur şakirdlerinin yüzlerini ak ettiler, zındıkaya karşı Risale-i Nur’un manevi kuvvetini gösterdiler. Cenab-ı Hak, onlardaki nihayet tevazu ve mahviyette tam izzet ve kahramanlık seciyesini umum kardeşlerimize teşmil ettirsin, amin! (Şualar)
NETİCE OLARAK
Bir sene bu risaleleri ve bu dersleri anlayarak ve kabul ederek okuyan; bu zamanın mühim, hakikatli bir âlimi olabilir. (Lemalar)