Risale-i Nur’daki tevafuk, Allah yardımının bir işareti olduğu gibi; yapılan hizmetin ind-i ilahideki makbuliyetinin de alametidir. Aynı zamanda bu harika inayetlere (yardımlara) nail olan şahısların hizmet-i imaniyedeki sadakat, safiyet ve ihlaslarının da işaretidir. Tevafuk konusunu bu yazımızda buradan hareketle ele alacağız.
Bediüzzaman Hazretleri, Risale-i Nur’da ortaya çıkan tevafukları keramet-i zahire (apaçık görünen keramet) olarak gördüğünü çok yerde ifade etmektedir. Bu tabire çok dikkat etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Çünkü sıradan bir rastlantı olarak bakılması halinde çok kıymetli bir hakikati göz ardı etmiş oluruz. Şimdi bu yöndeki ifadelerden bazılarını nazarlarınıza takdim edelim: Bu “Söz”ün bir keramet-i zahiresi olan eliflerin tevafukatı acibesi içinde Said Nursi’nin makam-ı ebcedisi tam tamına tevafuk ediyor.(1)
Risale-i Nur eczalarının ekserisi letaif-i tevafukiyeden (tevafuk inceliklerinden) birer nevine mazhardırlar. Bazıları harika derecesindedir ki buradaki dahi o harikadandır.” (2)
“Tevafuk, ne müellifin düşünüşü ve ne de müstensihlerin maharetidir. Hizmetin makbuliyetinin bir alameti olarak bir ikram-ı ilahidir.”
“Cay-ı hayret ve medar-ı ibret bir tevafuk: Bu iktisat Risalesi’ni, üçü acemi olarak beş-altı ayrı müstensih (nüshayı yazarak çoğaltan) ayrı ayrı yerde, ayrı ayrı nüshalardan yazıp birbirinden uzak, hatları birbirinden ayrı, hiç elifleri düşünmeyerek yazdıkları her bir nüshanın elifleri; duasız elli bir, dua ile beraber elli üçte tevafuk etmekle beraber; İktisat Risalesi’nin tarih-i telif ve istinsahı (yazma ve çoğaltma tarihi) olan Rumice elli bir ve Arabi elli üç tarihine tevafuku ise şübhesiz tesadüf olamaz. İktisattaki bereketin keramet derecesine çıktığına bir işarettir. Evet, zaman iki sene sonra bu keramet-i iktisadiyeyi, ikinci Harb-i Umumiye’de her taraftaki açlık ve tahribat ve israfatla ve nev-i beşer ve herkes iktisada mecbur olmasıyla isbat etti.(3)
“Acemi ve tevafuktan haberi yok ve bize de daha tevafuk tezahür (görünme) etmeden evvel yazdıkları nüshalarda, lafz-ı “Resul-i Ekrem Aleyhisselatu Vesselam” kelimesi bütün Risale’de ve lafz-ı “Kur’an”, beşinci parçasında öyle bir tarzda tevafuk etmeleri göründü ki zerre miktar insafı olan tesadüfe veremez. Kim görmüş ise, kat’i hükmediyor ki: Bir sırr-ı gaybidir. “Mucizat-ı Ahmediyenin (Aleyhisselatu Vesselam) bir kerametidir.” (4)
Ondokuzuncu Mektub’un Onsekizinci İşareti’nde; bir nüshada, bir sahifede dokuz Kur’an tevafuk suretinde bulunduğu halde birbirine hat çektik, mecmuunda Muhammed lafzı çıktı. O sahifenin mukabilindeki sahifede sekiz Kur’an tevafukla beraber, mecmuunda Lafzullah çıktı. “Tevafukatta böyle bedi (emsalsiz) şeyler çok var.”(5)
“Cenab-ı Hak kemal-i rahmet ve kereminden, Kur’an’a ve imana hizmet ile meşgul olan bizleri teşvik ve kulübümüzü (kalplerimizi) tatmin için: bir ikram-ı Rabbani ve bir ihsan-ı İlahi suretinde hizmetimizin makbuliyetine alamet ve yazdığımız hak olduğuna işaret-i gaybiye nevinden, bütün Risalelerimizde ve bilhassa Mucizat-ı Ahmediye ve İ’caz-ı Kuran ve Pencereler Risalelerinde, tevafukat-ı gaybiye nev’inden bir letafet ihsan etmiştir.Yani bir sahifede misil olarak gelen kelimeleri birbirine baktırıyor. Bunda bir işaret-i gaybiye veriliyor ki: Bir irade-i gaybi ile tanzim edilir. İhtiyarınıza ve şuurunuza güvenmeyiniz. İhtiyarınızın haberi olmadan ve şuurunuz yetişmeden harika nakışlar intizamlar yapılıyor.” (6)
“Bugünlerde hem Tefsir’in hem Onuncu Söz’ün tevafukatına baktım. Kendi kendime dedim ki: Bu ziyade tafsilat israftır; ehemmiyetli meseleler çoktur, vakit zayi olmasın. Birden ihtar edildi ki: O tevafuk altında çok ehemmiyetli meseleler vardır. Hem madem tevafukta Risaletü’n Nur’a karşı bir inayet-i hassa ve bir iltifat-ı Rahmani tezahür etmiştir; o iltifata karşı yapılan hüsn-i şükran ve memnuniyet ve müteşekkirane sevinç ne kadar ifratkarane de (aşırı) olsa, israf olmaz.” (7)
“Hangi müstensih olursa olsun; satırları, sahifeleri ne şekilde olursa olsun alaküllihal (her hal üzere), bu tevafukat-ı gaybiye öyle bir derecede var ki şüphe bırakmıyor ki ne tesadüfün işi ve ne de müellifin ve müstensihlerin düşünüşüdür. Fakat bazı hatta daha ziyade tevafukat göze çarpıyor. Demek şu Risalelere mahsus bir hatt-ı hakiki vardır.Bazıları o hatta yakınlaşıyor. Garaipdendir ki en mahir müstensihlerin değil, belki acemilerin yazılarında daha ziyade görülüyor. Bundan anlaşılıyor ki Kur’an’ın bir nevi tefsiri olan Sözler’deki (Risale-i Nur’daki) hüner ve zarafet (incelik) ve meziyet kimsenin değil; belki muntazam, güzel hakaik-i Kur’aniyenin mübarek kametlerine (boy,yücelik) yakışacak mevzun, (ölçülü) muntazam üslup libasları, kimsenin ihtiyar (tercih etme) ve şuuruyla biçilmez ve kesilmez; belki onların vücududur ki öyle ister ve bir dest-i gaybidir ki o kamete göre keser, biçer, giydirir. Biz ise içinde bir tercüman, bir hizmetkarız.” (8)
Yukarıdaki ifadelerden ve önceki yazılardan istifadeyle öne çıkan mühim noktalara temas etmek istiyorum.
-Öncelikle Risale-i Nur’daki tevafuklar gelişi güzel ortaya çıkmamıştır. Bir dest-i gaybinin müdahalesiyle bu harikalar vücuda geliyor.
-Tevafuk, ne müellifin düşünüşü ve ne de müstensihlerin maharetidir. Hizmetin makbuliyetinin bir alameti olarak bir ikram-ı ilahidir.
-Risale-i Nurlarda görünen tevafuklar ehl-i dikkate kendini gösteren apaçık kerametlerdir.
-Her bir Risale hakikatin aynası olduğu gibi; onda görünen tevafuklar da gaybi işaretlerin hazinesidir.
-Tevafuk, Cenab-ı Hakk’ın Risale-i Nur’a karşı hususi inayeti ve has iltifatıdır.
-Risale-i Nur’a has bir hatt-ı hakiki vardır. Tevafuk o hakiki hatta yakınlaşmanın ya da tam isabetin ifadesidir.
-Risale-i Nur’un Kur’an hattının dışında başka harflerle yazılması tevafuk hakikatini yok eder. Çok kıymetli bir hazinenin gizlenmesine sebep olur.
-Tevafuk, Risale-i Nur’un devam eden bir silsile -i kerameti olduğu için kıyamete kadar hükmü geçerlidir. Tevafuk bitmedi devam ediyor.
-Tevafuk, Kur’an hizmetkarlarını hizmete teşvik, kaplerini tatmin, hizmette ciddiyet ve sadakatlerine vesiledir.
-Tevafuk sadece maharetli katiplere değil; belki onlardan daha ziyade acemilere bir ihsan-ı İlahi ve bir iltifat-ı Rabbani olarak nasip oluyor.
-Güzel bir ikramın kıymetli bir kapta sunulması gibi tevafuk da sadakatte ileri, ihlasta mümtaz, hizmette ciddi insanların kalemlerinde sunulan bir ikram-ı İlahidir. Bu yönüyle tevafuka mazhar şahsiyetlerin makbuliyetlerinin de bir alametidir.
-Tevafuk vasıtasıyla dikkatler kaleme ve kalemin yazdıklarına çekiliyor. Oradan zuhur eden harikalarla Risale-i Nur’a kalemle hizmet etmenin makbuliyeti vurgulanıyor.
Risale-i Nur’un tüm cihana yayılmasında kalemle yapılan hizmetin rolü tabi ki inkar edilemez. Yasaklar, hapisler, idam sehpaları nurlu hakikatin sadık şakirtlerini yıldıramamıştı. O zor şartlarda talebelerin şevkini arttıran, hizmete sımsıkı bağlayan Kur’an’a hizmet aşkını körükleyen kerametli tevafuklardı. Gerek tevafuka mazhar olanlar ve gerekse de tevafuka şahit olanlar da, Risale-i Nurları yazmaya karşı ciddi bir iştiyak uyanıyordu.
Tevafuku, hizmeti-i imaniye ve Kur’aniyede zamanı geçmiş nostaljik bir güzellik olarak görmek büyük bir haksızlıktır. Risale-i Nur’un makbuliyetinin sembolü olan o hakikate karşı bir hürmetsizliktir. Hele hele tevafuku geçmişe hapsetmek ise büyük bir yanılgıdır. Tevafuk bu düşüncelerin sahiplerini her daim yeni yeni numuneler göstermek suretiyle susturur ve şu hakikati ihtar eder: Risale-i Nur’daki tevafuk bitmez. Kıyamete dek devam edecek Nur’un bir keramet-i bahiresi (apaçık görünen keramet) olarak arz-ı endam (boy gösterecek) edecektir.
KAYNAKLAR [1] Sözler 179 [2] Sözler 180 [3] Lemalar 155 [4] Mektubat 179 [5] Mektubat 258 [6] Mektubat 262 [7] Sikke-i Tasdik-i Gaybi 39 [8] Mektubat 264 [9]Lemalar 155 [10]Lemalar 155
Ondokuzuncu Mektub’un Onsekizinci İşareti’nde; bir nüshada, bir sahifede dokuz Kur’an tevafuk suretinde bulunduğu halde birbirine hat çektik, mecmuunda Muhammed lafzı çıktı. O sahifenin mukabilindeki sahifede sekiz Kur’an tevafukla beraber, mecmuunda Lafzullah çıktı.
BU İKİ SAYFAYI -JPG FORMATINDA OLABİLİR- BANA GNDERİRSENİZ SEVİNİRİM. AYRICA SİTEDEDE YAYINLAYIN. ALLAH RAZI OLSUN
Değerli Kardeşimiz;
Sitemizde Osmanlıca Risale-i Nur bölümünden ilgili bölümü bularak ekran görüntüsü alabilirsiniz.
https://www.nurulenvar.com/oku/osmanlica-risale-oku/
MahmudEsadCoşan Hocaefendi özü sözü 1 Müslümandı. Konjonktüre göre değil, Kur’an ve Sünnet’e göre söz söylerdi.