Hz.Yusuf on erkek kardeşten sonra, on birinci çocuktu.
Yusuf’un güzelliğinin ve zekasının meydana çıkmasından, bir gece rüyasında on bir yıldızın, güneşin ve ayın kendisine secde ettiğini görmesinden, rüyasını Hz.Yakub(as)’a anlatmasından sonra, babasının ona olan sevgisi daha da arttı.
Yusuf’u öldürmeyi planladılar kıskanan kardeşler. Böylece ,babalarının kendilerini de Yusuf’u sevdiği kadar sevebileceğini düşündüler. Yakup (as)’dan da izin aldılar, birlikte dışarıda oyun oynamak adına.
Yusuf’u öldüremediler, yine de ona kıyamadılar. Kendisini kuyuya attılar ve gömleğini kana bulayarak Yusuf’u bir kurtun kaptığını söylediler. Babasına yalnızca sabretmek ve ağlamak kaldı.
Hz.Yakup, Yusuf’u çok sevmekle, diğer çocuklarına mesafeli durduğunun farkında mıydı?
Ya da peygamber olacağını bildiği için mi daha çok seviyordu? Çocukların her birinin bir değer olduğunun farkına varmalıyız.
Yakup Peygamber’in kıssasıyla başlayan çocuk hakları Hz.Muhammed (asm) zamanında doruk noktaya ulaştı. Kız çocuklarının bir utanç sebebi sayıldığı dönemde, diri diri toprağa gömülmesi geleneği gibi. İşte bu bakımdan da Peygamber efendimiz (asm) insani öğeleri her zaman öncelemiştir.
Hadis-i Şeriflerin işaretiyle çocuk hak ve özgürlüklerine bakacak olursak; torunları Hasan ve Hüseyin hakkında şöyle buyurmuştur: “Allahım Ben o ikisini seviyorum, sen de sev, onları seveni de sev.”
“Hasan ve Hüseyin’i seven beni sevmiş, onlara kin tutan bana kin tutmuş olur.”
“Onlar benim dünyada öpüp kokladığım iki reyhanımdır.”
Efendimiz (asm)’ın torunu ve Hz.Osman-Rukiyye çiftinden olma Abdullah’ı altı yaşında horoz gagalamıştı. Çocuk hastalanıp Hicret’in 4.yılında ölmüştü. Namazını Peygamberimiz kıldırmış, mezar taşını dikmiş ve sonra şöyle buyurmuştu: “Yüce Allah, kullarından merhametli ve yufka yürekli olanlara rahmet eder.”
Namaz kılarken torunlarından biri sırtına çıkmış, bu yüzden namazı biraz uzatmıştı.
Bir defasında namazını kısa tutmuş sebebini soranlara ” Bir çocuk ağlaması duydum ve annesi üzülmesin diye namazı kısa tuttum.” buyurmuştur.
O (asm), her zaman çocukları kucağına almış öpüp okşamıştır.
Peygamber efendimiz on tane çocuğu olduğu halde, hiç birisini alıp öpmediğini söyleyen bir çöl arabına, “Merhamet etmeyene merhamet edilmez. Allah kalbinden merhameti söküp almışsa ben ne yapabilirim!” demiştir.
Evet, Hz. Yusuf döneminden beri babaların, ailelerin insanların yaptıkları ayrımlar yanlış şeylere sebebiyet veriyor. Çocuklar bu durum içinde, Yusuf gibi terk edilmeyi, satılmayı, evinden zorla uzaklaştırılmayı vs. yaşıyorlar.
Zaten bunun vehim neticeler doğurabileceğini Yusuf’un hikayesinde gördük. Kardeşlerin bir sevgi ayrımı yüzünden birbirine kıyabileceğini ve babanın ortada kalıp üzüleceğini de unutmamamız gerekiyor.
Baba açısından baktığımızda; kıskanan kardeşlerin diğer kardeşe neler yapabileceğini gördük.Bir babanın çocukları arasında, farkına varmadan yaptığı ayrımın üzücü neticeler doğurduğunu öğrendik.
Peygamberimiz’e geldiğimizde, O Mübarek insanın çocuklarına olan şefkatini, sevgisini, merhametini ölçülü ve adil biçimde kullandığını öğrenme fırsatı bulduk.
Sonuçta; çocuklar bizim düşündüklerimizi, kalıp içinde düşünemezler ve söylediklerimizin çoğunu aynı anlamda anlayamazlar. Onlar sadece hissederler. Bu hisleri ve duyu organları o yaşlarda çok gelişkindir. Yapılması gereken kız veya erkek, büyük veya küçük, üvey veya değil, çeşitli ayırımlar uygulanmadan, onları doğal halleriyle, sıkmadan sevmektir.
Yakup (as) ve Yusuf (as) kıssası ve hadislerin ışığında çocuk haklarına kısaca bakmaya gayret ettik. Rabbim bizlere emanet olan yavrularımıza rızası dairesinde davranmayı nasib etsin. Amin.