Hz.zeynep (r.a) Hz. Muhammed’i (S.a.v) peygamberliğinden evvel tanıyıp seven ve O’na ölümüne kadar vefalı olan mü’minlerin annesi Hz.Hatice (r.a)’nın en büyük kızı.
Cahiliye dönemi olarak olarak bilinen o dönemde Araplar kız çocuklarına hiç diğer vermezken, Kainatın Efendisi (S.a.v) Hz. Zeyneb doğduğunda aksine memnun ve mesrur olur.
İslamla şereflenen ilk genç kız Hz.Zeyneb, Temiz, iffetli ve yüce ahlak sahibi olan Hz.Hatice’nin yanında yetişen örnek bir hanımefendi. Altı çocuklu bu evde,abla olma sorumluluğu, Hz. Zeyneb’e erken dönemde tecrübe kazandırmış. İki erkek kardeş Kasım ile Tahir çocuk yaşta vefat eder. Peygamber Efendimiz (s.a.v) artık kız çocuklarıyla beraberdir.
Resullulah (S.a.v)’in, Hz.Hatice’den olan çocuklarının hepsi, vahyin nüzulünden önce dünyaya gelir. Hz Peygamber’in erkek çocukları, İslam bu topraklara gelmeden önce vefat etmiş. Kızları ise islam devrinde yetişmiş, Resulullah’a iman etmiş ve Medine’ye hicret etmişler.
Ve Erken yaşta olgunlaşan Hz.Zeyneb, Teyzesi olan Hale’nin oğlu Ebu’As b. rebi ile evlenir. Hz.Hatice de yeğeni Ebu’l-As’ı dürüstlüğü samimiyeti, asaletli alması sebebiyle takdir eder, kendi çocukları gibi severdi.
Babasının getirdiği dini derhal kabul eden ilk Müslümanlarla birlikte Müslüman olan Hz. Zeyneb evlendiği zaman kocası müslüman değildir. O sırada Müslüman bir kadının gayrimüslüm bir erkekle evlenmesini yasaklayan hüküm de mevcut değildi. Kocasına İslam’ı teklif ediyor fakat o bu yeni dine
karşı ilgisiz kalıyordu.
Ebü-l-As bir sefer dönüşü mekke’ye gelince yeni dinin geldiğini ve yeni peygamberin Hz. Muhammed (s.a.) olduğunu duyar. evine vardığında hanımı Zeyneb’e ilk olarak: “Baban Paygamber olmuş öyle mi?” diye sorar. Zeyneb eşine “Evet duyduğun doğru. Ben de müslüman oldum. Sen de biliyorsun ki,
babam güvenilir ve dürüst bir kimsedir. Boş yere konuşmaz. Onun doğruluğunu Mekke’de tasdik etmeyen var mı? Ebubekir, Ali, Zeyd de Müslüman oldular. Ayrıca senin akrabalarından Osman ve Zübeyr’de Müslüman oldu. Ey benim sevgili efendim,ben inandım,sen de inanır mısın?“der.
Düşünceli bir tavırla Ebü’l-As sevgili eşine bakar ve: “Vallahi baban bana göre kötü bir kimse değil. “Muhammedü’l-Emin”dir. O şaka bile olsa yalan-yanlış şeyler konuşmaz. Ancak ben, karısını hoşnut etmek için atalarının dinini terk etti dedirtmek istemiyorum” diye cevap verir.
Ve Ebü’l-As hanımının dinine müdahale etmedi. Zeyneb de onu iyi bir eş olarak onu mutlu etmeye çalışır, ona münasip bir üslup ile İslam’ı
anlatmaya devam eder. Zeyneb, kocasının bir mahalle baskısı altında İslam’a girmekten çekindiğini biliyordu. Onu sevip taktir ettiğinden sabırla hidayete ereceği vakti bekliyordu.
Ve Zeyneb yirmi yaşında iken annesi Hz. Hatice’yi kaybeder ve bu vefat efendimizin (S.a.v) gibi dört kızı için de büyük bir imtihan olur. Müşrik liderler
tarafından Ebu’l-As bedir savaşında esir düşer. Sabır ve sadakatiyle güzel bir örnek olan olan Hz Zeyneb kocası için fidye gönderir. Hz.Aişe [r.a]: Mekke halkı, esirlerinin fidye-i necatlarını gönderdiklerinde Resullah [s.a.v]’ın kızı Zeyneb de kocası Ebu’l-As b. rebi’in fidyesini gönderir. Onun gönderdikleri arasında Hz. Hatice’nin, Ebu’l-AS’LA Evlenmesi sırasında Zeyneb’e vermiş olduğu bir kolye de bulunur. O, Fahri Kainat Efendimiz (s.a.v) O kolyeyi görünce son derece duygulanır. “İsterseniz Zeyneb’in esirini serbest bırakın ve kolyesini de ona iade edin“der.
Bir gün Ebu’l-as, Hz.Zeyneb’e “Babandan benim için eman al” diye haber gönderir. Zeyneb’de “Ey insanlar, ben Ebu’l Asa eman verdim” der. Peygamber Efendimiz o an insanlara sabah namazındadır. Namaz sonrası ümmetine seslenerek: “Ey insanlar, sizle birlikte işitinceye kadar bundan haberim yoktu. Müslümanların en alt tabasındaki dahi eman verebilir“dedi.
Resulullah’a karşı çıkmamakla beraber, kaviminin asırlık inançlarına da bırakamayan Ebu’l-As, Bu hadiseden birkaç yıl sonra müslüman olur.Rivayetlere göre de peygamber efendimiz [S.a.v] kızı Zeyneb’i Ebu’-As’a ilk nikahı üzeri verir ve yeni bir mehir hadisesi de olmaz.
Zeyneb hicret esnasında aldığı bir darbe ile düşük yapar. Aşırı kan kaybeden Hz. Zeyneb bir türlü kendisini toparlayamaz. Zeyneb, hicretin
sekizinci yılında vefat eder. ve kainatın Efendisi (S.a.v,) Ölmeden önce bir kez daha evlat acısını hisseder.
Kıcası Ebu’l As eşinin ölümüne çok üzülür ve etrafındakileri de hüzünlendirir. Zeyneb’in vefatı sebebiyle Fahri Kainat Efendimiz [s.a.v] de hüzünlüydü. Zeyneb’i yıkaması için kadın sahabelere teslim ettiğinde “Onu tek sayı üzere yıkayın” buyurur. Asr-ı saadette kadınları yıkayan ümmü atiyye, Resulu Zişan (s.a.v) Efendimiz’in “Onu sidreli su ile üç yada beş yada gerek görür görürseniz daha fazla yıkayın. sonuncu yıkamaya kafur koyun. Yıkama işini bittirdiğinde de bana heber verin” buyurduğunu söyledi. İşini bitiren kadınlar efendimize haber verir. Resulullah (S.a.v) Efendimiz kendi izarını vererek Hz. Zeyneb’e önce bunun sarılmasını buyurur.
Efendimiz kızı Zeyneb’in cenaze namazını kıldırdı. Kabrin başına geldi ve kazılan kabre hüzünle baktı. Düşünceli ve üzgün bir haldeydi ve dua etti. Sonra sevinç içerisinde dışarı çıktı ordakilere şu müjdeyi verdi: “Zeyneb’in zayıflığını düşünüp Allah Teala’dan onun kabrini genişletip sıkıntısını gidermesini diledim. Allah duamı kabul buyurdu ve kabrinin genişletip, sıkıntısını giderdi.“buyurdu.
İki Cihan Güneşi efendimiz kızı Zeyneb’ten olan torunu Ümame’yi çok severdi. Kız çocuklarını hakir gören bir zamanda, kız torununu Resulullah’ın sırtında taşıması, namazda sırtına alması, rükü ve secde sırasında yere bırakıp, kıyama kalkarken tekrar sırtına alması sanki arapların kızları bir ülfet olarak görmesine bir meydan okumaydı.
Bir gün bir gerdanlık hediye olarak gelmişti. Ona aile Halkı içinden “Bana en sevgili olana vereceğim” dedi. Sonra Ümame’yi çağırıp boynuna taktı. Dini ve imanı uğruna çok sıkıntılar çeken Hzç Zeyneb [R.a] sabırla, sebatla İslam’a Hizmet etti. Ailesinden aldığı sevgi ve saygıyla müşrik olan kocasının gönlünü fethederek İslam’a girmesine vesile oldu.