“ Ey zaman! Bıktım senin arkadaşlığından…” diyordu ehl-i beytin şerefli genci.
Çok kıymetdar manalar yüklemek isterim ağzımdan çıkacak harflere. Kainat kitabında var olan tılsımlar gibi.. Her harf bir kitabı alsın içine. İnsan biraz da bundan küçük kainat elbet. İnsan kadar ve sözlerince.
Zaman ve kelam…
Sen gideli kadim dost, hani “bana Şems ol” demiştim benim için.. Yakut misal kan rengi aşk hikayesinden ve bir hazine sandukçası misal murassa hassasiyetten sonra.. sen gideli kadim dost, zaman kaldı yerine.
“Zamana sövmeyin çünkü zaman benim” kudsi kelamının fevkaladeliginde mevcut kaderin hükmünü idrak edene dek, mevcut idraksizligimin griliğinde ezeli bir ızdırap tüllendi ufuklarımda.
Kemalin kemali devam ile idi.
Ve devam zamandı.
Zaman devir.
Devam hayattı
Ve devam rehin.
Sen muhabbetimi hapsedeli yakut kızıllığına.. ve şefkatin zulmete dönüşeli, duan bedduaya. Kalem sevksiz voltalara kriptoladı ebcedini. Mazi terennümleri taşıdı satırların zihnime.
Hatırla! “ istihza” kelimesindeki halet-i ruhiyemizi. Hani demiştin:
“Müminlerin kelime-i tevhidi nutk ederken Cenab-ı Allah’ın varlıgını, birligini, büyüklügünü en yüce ve layık ve en temiz ve pak yerine yerlestirmek ve oturtmak icin önce “La” gibi olumsuz bir anlam kullanarak kalbi tüm saibelerden, virüslerden, şeytanlardan, ek ve şüphelerden süpürüp temizledikleri o tertemiz kalbe Allah’a yerleştirdikleri gibi…
Hani zamane gafillerinin hazmedemeyip “biz korkak mıyız?” saldırıları ile ortadan kaldırılması icin Don Kişotca hücumlarıyla ikide birde öne sürdükleri, milli şairimiz Mehmet Akif merhumun İstiklal Marşı’nın başında kullandığı ilk olumsuz kelime “Korkma!” gibi…
Hani Hazreti Ali kerremallahu veche ve O’nun kutsal kılıcı için söylenen meşhur “La feta illa Ali- La Seyfe illa Zül-fikar!” sözü gibi…
Hani Sezai Karakoç’tan iktibas ettigin Islam’ın: “Önce korkut, sonra müjdele” prensibi gibi…”
Bir serzenişten istihza cıktı!
Bir serzenişten idam fermanı!
Sözlerinin havada asılı kilitlerini acmıstım birer birer hatırla!
Bir istifham diliyorum. Şu sensiz zaman aralıgında üslubsuz müsveddelerine. Kürek geçmezdi yüreğime, gömdün o fagfur kaseyi… Bin kere bin ah işitsin yüregin senin de!
“Edgâsü ehlâmü”, “Karışık ve anlaşılmaz rüyalar” mı idi bu senin ki, “La” tabire degmiyor.. Feraset keramet istermiş anladım, lakin gelmiyor. Şu düstursuz giriş düstursuz cıkışa lem’alandı lakin, avam aklım gayba, istikbale ermiyor.
Lakin surete giydirilen libas hayalin tasarrufu degil. Hakikatti, hakikattir saik ve saik hissin. Zaman, Azrail’in dostum senin. Aksettirmeli idi bir Musa şamarı lakin, devamı için ve kemali için kadimliğini.