De ki: “Ey nefisleri aleyhine (günah işlemekle ömürlerini) israf eden kullarım! (Günahlara bulaştık diye) Allah’ın rahmetinden ümid kesmeyin! Şübhesiz ki Allah, bütün günahları bağışlar!” Doğrusu Gafur (çok bağışlayan), Rahim (kullarına çok merhamet eden) ancak O’dur. (Zümer, 53) Eğer siz günah işlemeseydiniz, Allah sizi helak eder ve yerinize, günah işleyip peşinden tevbe eden kullar yaratırdı. (Müslim, Tevbe, 9-11)
VE ALLAH İNSANI YARATTI
Allah Teâlâ Hz.Âdem (as)’ı yarattı ve O’na eş olarak da Hz .Havva vâlidemizi ihsan eyledi. Onlara iştihalı bir nefis verdi. Ruhuna nihayetsiz kabiliyet tohumları ekti. Bu tohumların yeşermesi için mücadele etmeliydi ve şeytan onlara musallat oldu, sonunda yasak meyveyi yiyerek Cennet’ten dünyaya indirilerek günah ile mücadele başladı. Sonraki dönemlerde günah her insanın imtihanı oldu. Adaletin timsali Hz. Ömer (ra) cahiliye döneminde kızını diri diri toprağa gömüp arkasını dönerek gitmedi mi? Hz. Vahşi (ra) Hz. Hamza’yı (ra) Uhud savaşı’na öldürüp büyük bir günah işleyerek Peygamber Efendimizi (asm) amcasız bırakmadı mı? Mâlik bin Dinar ve Bişr-i Hâfi Hazretleri sokaklarda içki içip ayyaş olarak gezmedi mi? Câhiliye dönemindekiler Hz. Muhammed (asm) acaba peygamber mi; yoksa bir yalancı şair mi; yoksa bir büyücü mü diye düşünmedi mi? Veyahut kalbinden geçirmedi mi herkes? Putlara tapıp ona ibadet edip yorulunca da yarı yolda yemediler mi? Kadınları hor görüp eğlenmediler mi? Hazreti Yusuf’u (as) kardeşleri kuyuya atıp Hazret-i Yakub’u (as) senelerce ağlatıp evlat hasreti çektirip kör olmasına sebep olmadı mı?
Bazı peygamberler de hata ile unutmak veya daha iyiyi terk etmek suretiyle “zelle” denen bazı hatalar işlemişlerdir. (Muvazzah İlm-i Kelâm, s.184; Fıkh-ı Ekber Şerhi, s.154) Yunus aleyhisselam kavmine söz geçiremeyince Ninova’yı terk ederek bir gemiye sığınıp gemidekiler tarafından içimizde efendisine asi biri var denilerek denize atılıp balığın karnına girmedi mi? Cinayet vakalarının önünü Kabil Habil’i öldürmekle açmadı mı? Ya şu an günümüzde bile katliamlara ne demeli? Gözümüzün önünde yanı başımızda Suriye halkının yaşadığı zulme şâhid olmuyor muyuz her gün?
Acaba her gün Suriye için, Gazze için, Filistin için duâ ediyor muyuz?
Efendimizin (asm) “Eğer bir kötülük görürseniz, elinizle düzeltin. Elinizle düzeltmeye gücünüz yetmezse dilinizle düzeltin. Dilinizle de düzeltmeye gücünüz yetmiyorsa kalbinizle buğzedin. Fakat buğzetmek imanın en zayıf derecesidir.” fermanını hiç duymadık mı? Acaba ne derece buğzedip boykot ettik? İslâm’a hakaret eden, destekleyen devletlere? Hiçbirimiz melek değiliz bu hayatta. Hangimiz günah işlemedik Allah ki? Söyleyin Allah aşkına. Her birimizin türlü türlü günahları var.
Kimimiz yalan söyleyip aldattık bir takım insanları, çıkar için. Kimimiz hırsızlık yaptık utanmadan. Kimimiz namuslu bir kadına dil uzattık, iftira ettik dedikodu yaparak. Kimimiz âsi olduk ana babamıza. Kimimiz yetim hakkı yedik sahibsiz kaldı diye çocuklar. Kimimiz kul hakkı yedik bilerek veya bilmeyerek. Kimimiz faiz bulaştırdık helal kazancımıza tatlı geldi diye nefsimize. Kimimiz hiç işlemediyse su-i zan günahıyla kalbine kara çalmadı mı?
BÜTÜN ÂDEMOĞULLARI GÜNAHKÂRDIR
Kısacası her birimiz “Bütün Ademoğulları günahkârdır, günahkârların en hayırlıları ise tevbe edenlerdir.” (İbn-i Mâce, Zühd, 30) hadisinin ilk cümlesine muhatap olduk. Öyle ise “Günahtan tam dönen ve tevbe eden, o günahı hiç işlememiş gibidir.” (İbn-i Mâce, Zühd, 30) hadisine de muhatap olabilmek için günahlarımıza pişman olmalı, tevbe etmeliyiz ki: “Ey inananlar, tevbe-i nasûh ile Allah’a tevbe ediniz. Umulur ki Rabbiniz, kötülüklerinizi örtüp temizler ve sizi içinden ırmaklar akan Cennetlere yerleştirir…” (Tahrim, 8) ayet-i kerimesinin gösterdiği nasuh tevbesi ile temizlenelim, içinden ırmaklar akan Cennetlere yerleştirilmek müjdesine nail olalım inşaallah.