Sabahın çok erken saatleri idi. Furkan sabah namazini eda etmek için Eyyüb Sultan Camii istikametine doğru yürüyordu. Sükûnet içinde atıyordu adımlarını. İçinde derinden derine hissettiği farklı duygularla ilerliyordu. Sevinç ve huzur dolu idi kalbi.
O gün en samimi arkadaşı Ümit’le akşam namazına kadar, İstanbul’un birçok mânevi mekânlarına uzanacaklardı. Bir hafta önceden söz vermişlerdi birbirlerine. Neşesinin sebebi bundan başka bir şey değildi.
Nitekim öyle oldu, İki samimi dost bu müstesna mekânda buluştular. Namazlarını eda edip kabri başında Eyyüb Sultan’ın (ra) ruhuna Yâsin-i Şerif hediye ettiler. Arkasından kahvaltı yapıp akşama dek sahâbe ve evliya türbelerini, mümtaz mimarisi ile hala ayakta olan bir çok câmiyi ziyaret ettiler.
Duâ üzerine duâlar ettiler. Bazen hüzün bazense sevinç gözyaşı döktüler. Gâh hayret edip gâh şükrettiler. O kadar heyecan ve duygu yoğunluğu yaşıyorlardı ki bir ara Furkan’ın telefonu epey uzunca çalmasına rağmen hiç hissetmemişti bile. Ümit kendisine seslenen birkaç kişiyi güçlükle farketmişti.
Nihâyet akşam olmuş Karaköy’deki Yeraltı Câmii’ne varmışlardı. Akşam namazlarını eda ettiler önce. Ardından yine Kur’ân okudular. Hiç bitmesini istemedikleri o günkü birlikteliklerini bu güzel sonla mühürlediler. Birbirlerine duâ edip musâfaha yaptılar ve vedalaşarak oradan ayrıldılar.
Furkan eve döndüğünde hâlâ o günün tesiri altında idi. Bir ara eli telefona gitti ve babasının cevapsız aramasını farketti. Hemen telefona sarıldı:
Furkan: Selâmun aleyküm! Babacığım, nasılsın?
Babası: (Ağlayarak) Aleykum selâm oğlum. Sorma başımıza geleni!
Furkan: Hayırdır, ne oldu baba? Niçin ağlıyorsun?
Babası: Amcan… Amcanı kaybettik.
Furkan: (Hıçkırarak) Hangi amcamı baba?
Babası: Orhan amcanı.
Furkan: Yapma ya! Ben de ona gitmeyi düşünüyordum. Artık çok geç!
Babası: (Biraz kendini toparlayarak) Öğlen büyük oğlu Emre aradı. Acı haberi o verdi.
Furkan: İnne lillahi ve inne ileyhi râcîun! Metin ol, babacığım.
Babası: Sabah namazını kıldıktan sonra kalp krizi geçirmiş. Âniden yere yığılıp kalmış.
Furkan: (Hüzünle) Ölüm böyle bir hakikat işte. Ansızın insanın başına gelebiliyor. Sevdiklerine bir Allah’a ısmarladık bile diyemeden çekip gidiyorsun.
Babası: Aynen öyle yavrum, Biz Hüseyin amcanla İstanbul’a geliyoruz. Amcanın evi biliyorsun Büyükçekmece’de. Yarın sabah on gibi oradayız inşaallah.
Furkan: Tamam baba ben de sizi karşılayayım. Oraya beraber gidelim.
Ertesi gün saat onda Furkan terminalde idi. Babasını karşılayıp beraberce amcasının evine gittiler. Amcasının hanımı ve çocukları çok perişandı. Geldiklerinde cenaze hazır bir vaziyette idi. Onların gelmesi bekleniyordu. Hiç beklemeden kabristana gidildi. Gözyaşı ve yağmur eşliğinde defnettiler amcasını.
Eve döndüklerinde ikindi namazını eda ettiler ve onun için Kur’ân okudular. Tâziye için gelenler akşam olunca evlerine dönmüştü. Furkan ortalık iyice sâkinleşip sessizlik hâkim olunca bir köşede ağlamakta olan yengesine ve amcaoğullarına şu sözleri ile teselli vermeye çalıştı: Amcamın âni ölümü başta sizler olmak üzere hepimizi müteessir etti. Son bir defa onu görmek çok arzu etmiştim, lâkin olmadı. Allah cümlemize sabr-ı cemil versin. Takdir böyleymiş, elden ne gelir. Büyüklerimiz “Hak ezelden ne yazarsa o olur.” demişler. Bizler bu dünyada birer misafiriz. Misafirlik müddeti dolan burada bir dakika bile beklemeden gidiyor. Şimdi amcam gitti sonra da bizler buradan gideceğiz. Başta Habibullah (asm), bütün sevdiklerimize kavuşacağız. Binler şükürler olsun ki amcam hayatını namaz ile tamamlayıp ebedî âleme alnının akıyla gitti.
Resûl-u Ekrem (asm) oğlu İbrahim vefat ettiği zaman çok ağlamış. Sahâbe efendilerimiz çok şaşırmışlar ve sormuşlar: Yâ Resûlallah, siz de mi ağlarsınız?
O da cevaben demiş: Evet, göz yaşarır, gönül hüzünlenir. Eğer İbrahim’in ayrılığı ebediyen olsa idi bu gözyaşı dinmez, gönüldeki hüzün bitmezdi.
Sizler ondan ayrıldınız, ana ona tekrar kavuşacaksınız. Hiç merak etmeyiniz. Nasıl ki bir memur tayini çıkınca önden gidip âilesi için hazırlık yapar da arkasından onlar gelir. Sizinki de biraz buna benziyor. O önden gitti ve orada sizi bekliyor. Siz de bu dünyanın sıkıntılarından sıyrılıp onunla ebedi cennette buluşacak ve sonsuza kadar mesut olacaksınız inşaallah.Yeter ki istikametinizi muhafaza edin. Son olarak hüzünlü kalpleriniz ve yaşlı gözlerinizle Allah’ın takdirine râzı olmanızı diliyorum. Amcama Allah rahmet eylesin. Kabri pürnur olsun.
Furkan bu son ifadelerinin ardından gözyaşlarına hakim olamıyor, o da bir tarafta ağlıyordu şimdi.Hüzünle ağlıyordu ama; insanların yüzünü âhiretin îcadıyla güldürecek olan Allah’a hamd ediyordu…