Mübarek Ramazana veda etmeye yaklaştığımız şu günlerde ne yazık ki yüreğimiz sadece Ramazanın gidişiyle buruk değil. Kalbimiz Suriye’deki, Mısır’daki, uzak-yakın nice diyardaki mazlum kardeşlerimizle mahzun. Kuran-ı Kerim’in: “Onlara: “Yeryüzünde fesad çıkarmayın!” denildiği zaman ise: “Biz ancak ıslâh edici kimseleriz” derler. “(Bakara 11) ayet-i kerimesi hepimizin kulaklarında ve kalplerinde yankı buluyor bugünlerde. Bozguncuların, fitnecilerin yöntemleri değişse de gerekçeleri değişmiyor demek ki: hep bir karanlık kalplerini ap-ak gösterme gayretiyle işe koyuluyorlar.
Bazen adı Demokrasi getirmek oluyor bazen çevre duyarlılığı, doğa aşkı çiçek böcek sevgisi oluyor illa ki bir süslü isim buluyorlar dünyadan bir haber gafiller güruhunu yanlarına çekebilmek için.
Ne yazık ki fitnenin olduğu her yerde fitneye taraf olacak ama bilinçli ama bilinçsiz bir zümre her daim var. Esas sıkıntı olan kendini bir şey yapıyormuş zannedip cehalet ve gafletle bu fitneye taraf olup iplerini bozguncuların ellerine verenlerdir. Bu topluluğun oluşabilmesi de toplumdaki manevi boşlukların yavaş yavaş küçük küçük fitnelerle doldurulması ve her an taraf olmaya hazır hale getirilmesidir.
Üstad Hz lerinin belirttiği gibi: “Hile ve fitne, perde altında kaldıkça tesir eder. Zâhire çıkmakla iflâs eder, kuvveti söner. “¹ Fitne perdesi ardındakileri görebilmek için bizim kalp gözümüzdeki perdeleri biraz olsun aralayabilmemiz elzem. O perdeler ancak Cenab-ı Hakk’a yaklaştıkça aralanmaya başlar ve Hakk Teala’ya onu tanıdıkça yakınlaşırız.
Yaratıcısını tanıyamayan O’nun Habibi(asm)nin rehberliğinden haberdar olamayan çıkarlarını ilah edinmiş tüketim içinde boğulmuş “her şeyi maddede arayan akılları gözlerinde kalp gözleri maneviyata körleşmiş“² insanlar tarihin bu döneminde fitneye oyuncak olmaya en birinci adaylardır. Bu zamanın genel bir fitnesi bencil ve çıkarlarına tapan insanlar yetiştirmek olduğundan bu insanlarla yeni fitneler üretmek çok daha kolay ve hızlı oluyor haliyle. Fitnelerin hedeflerindekileri maruz kalan mazlumları gördüğümüz zaman perde arkasındaki amacı anlamak hiç de zor değil. Efendimiz aleyhissalatu vesselam’ın ahirete intikalinden bu yana fitneler müslümanı müslümana kırdırıyor, münafıklık çok ucuza pazarlanıyor ve meşrulaştırılıyor. Bu zamanlar en çok müminlerin uyanık olması gereken zamanlar uyanık olmak demek fitneye bulaşmak karışmak derecesinde tepkiler vermek demek değil elbet. Efendimiz’in rehberliğiyle bir mümine yakışır duruşu sergilemek.
Allah Resulu aleyhissalâtu vesselam’ın fitneyle ilgili hadis-i şeriflerinden birkaçı şöyle:
“Kıyamet yaklaştıkça fitneler çoğalır. Böyle zamanlarda kenarda kalan, ileri atılandan, oturan ayakta olandan, ayakta olan, yürüyenden, yürüyen de, koşandan hayırlıdır, evinizde oturun, fitneye karışmayın” “Fitne zamanında evinizde oturun, günahlarınıza tevbe edin, dilinizi tutun, kendi işinize bakın, başkalarının işine karışmayın!” buyuruyor Allah Resulu asm.
Bu hadislerden evimizde oturalım hiç de kafamıza takmayalım yılan bize dokunmuyorken keyfimize bakalım manası çıkarılamaz elbette! Burda yine bir hadis-i şerif bizlere yol gösteriyor: “Birbirine karşı muhabbet ve merhamette, müminler, bir vücut gibidir. Vücudun bir yeri rahatsız olunca, bütün vücut, rahatsız, uykusuz kalıp, onun tedavisi ile meşgul olduğu gibi, müslümanlar da birbirlerine yardıma koşmalıdır!” “Mü’min kardeşinin derdiyle dertlenmeyen bizden değildir.” hadisiyle de bizleri ikaz ediyor Allah Resulu aleyhissalatu vesselam.
Bugün namazlarını kılarken dinlerine sahip çıkmaya çalışırken zalimce katledilen kardeşlerimiz için kalbimiz sızlamıyorsa gözlerimiz dolmuyorsa imanımızı gözden geçirelim Çeşit çeşit hurmalarla, yiyeceklerle, içeceklerle yiyip içtiğimiz sofralarda, aklımıza aç ve muhtaç kardeşlerimiz gelmiyorsa imanımızı gözden geçirelim! Dolaplara, çekmecelere sığdıramadığımız kıyafetlerimizle, ayakkabılarımızla üstü başı açıkta kalmış kardeşlerimiz aklımıza gelmiyorsa imanımızı gözden geçirelim! Rabbim bizleri merhametten yoksun olmaktan muhafaza etsin.
Ne yapabiliriz peki? Hem elimizle hem dilimizle hem kalbimizle yapabileceğimiz herşeyi yapabiliriz. VEREN EL, DUA EDEN DİL, ZALİME BUĞZ EDEN MAZLUMA SIZLAYAN MERHAMET EDEN BİR KALP ile yapabileceğimiz çok şey var.
Bugün Cenab-ı Hakk’a nihayetsiz hamdü senalar olsun ki (dünyanın neresinde olursa olsun) mazlum müminlere yardıma koşacak vakıflar var (Allah onlardan razı olsun) onlara destek veren EL olabiliriz. Ve bu maddi desteklerimizi dilimizle ve kalbimizle yaptığımız dualarımızla tamamlayarak üzerimize düşeni en güzel bir şekilde inşaAllah yapabiliriz. Dualarımız ortak olunca Üstad Bediüzzaman Hz.lerinin belirttiği “Hususan dua külliyet kesbederek devam etse; netice vermesi galibdir, belki daimidir.”³ sırrınca çok büyük destekler sağlayabiliriz kardeşlerimize hem birlik ve beraberliğimizi kazanıp koruyabilmemize…
Hem Yine Üstadımızın belirttiği üzere: “…Ve beliyyelerin istilâsı ve muzır şeylerin tasallutu, bâzı duâların evkât-ı mahsusalarıdır (özel vakitleridir) ki, insan o vakitlerde aczini anlar; duâ ile, niyaz ile Kadîr-i Mutlakın dergâhına ilticâ eder.“4
Şimdi dua zamanı herzamankinden çok daha fazla dua zamanı…
Bugünlerde bizim en büyük silahımız dualarımızdır Allah Resulü aleyhissalatu vesselamın bildirdiği üzere…
Tüm kalbimizle kardeşlerimiz için Cenab-ı Hakka niyaz edelim ve dualarımıza bu fitnelerin böyle kolay ve çabuk yayılmamasının ve insanların çok daha aklıselim, temkinli ve güvende olmasının çare-i yegânesi olan İTTİHAD-I İSLAM’ı da ekleyelim inşaAllah…
Kaynaklar
[1] Hutuvat-ı Sitte
[2] Mektubat
[3] Mektubat, Yirmi Dördüncü Mektup Birinci Zeyli
[4] Yirmiüçüncü söz