Akşam namazı vaktiydi. Resulullah namaz kıldırmak için dışarı çıktı. Arka saflara doğru hızla gelen bir hanım diğer hanımların arasında nanamaza duruyor. İsmi Lubabe. Hangi Lubabe biliyor musunuz? Allah ve Rasulünün azılı düşmanı Ebu Leheb’in başını yarıp ölmesine sebep olan Lubabe. Künyesi Ümmül Fadldır. “Peki ya siz Allah’tan sizi uzaklaştıran hangi nefsi isteklerinizi, arzularınızı öldürdünüz? dervesine duruyor karşımızda. “Ey Lubabe! O cesaret ve kuvvet nereden geldi sana?” diye sorsak, “imandan” derdin değil mi? Öyle ya, Hz. Hatice annemiz Resulullah’a iman ettikten sonra iman eden kadınların ikincisi sen olmuştun. Şöyle dediler Lubabe’ye; “Muhammed’e inanmakla acele ettin” O ise gayet net; “Ben Mekke’de, Hz. Hatice’den sonra müslüman olan ilk mutlu kadınım.” Ebu Leheb’in yaralandığı o gün Ebu Rafi (r.a) şöyle anlatıyor: “Ben Hz.Abbas’ın kölesiydim. Hz. Abbas, hanımı Ümmü Fadl müslüman oldular. Ben de müslüman oldum. Hz. Abbas (r.a) müslümanlığını gizliyordu. Kendisi büyük server sahibi idi.
Ebu Leheb Bedir’e katılmamış, yerine Âsi b. Hişam’ı göndermişti. Bedir hezimeti haberi Mekke’ye gelince, Ebu Leheb’i Allah (c.c) zelil ve perişan etti. Biz ise kendimizde kuvvet ve şeref bulduk. Ben zayıf adamdım. Zemzem odasında tahtadan su bardakları oyar ve yapardım. Ben orada oturup bardakları oyuyor ve yontuyordum.Ümm’ül Fadl da yanımda oturuyordu. Bedir’den bize haber gelince, son derece sevindik. O sırada Ebu Leheb iki ayağını yerde şerle sürüyerek geldi ve odanın tahtası üzerine oturdu. Onun arkası, benim arkama düşüyordu. Halk “İşte, Ebu Süfyan b. Haris geldi!” deyince Ebu Leheb, “Onu bana tez getiriniz. Hayatıma yemin ederim ki haber sendedir.” dedi. Ebu Süfyan “Vallahi biz o cemaatle karşılaşınca onlara arkalarımızı, omuzlarımızı teslim ettik. Onlarda bizi istedikleri gibi öldürdüler, istedikleri gibi esir ettiler. Allah’a yemin ederim ki, bundan sonra halkı kınamam. Biz yerle gök arasında kıratlar üzerine binmiş ak benizli adamlarla karşılaştık ki, vallahi, onlara ne bir şey dayanabilir, ne de onlara birşey karşı durabilir.” dedi.
Elimi odanın tahtasına vurarak, “İşte, vallahi onlar Mekkelilerdir.” dedim. Ebu Leheb, elini kaldırıp yüzüme şiddetli bir tokat indirdi. Ben de onun üzerine atıldım. Zayıf bir adam olduğum için, beni tutup yere vurdu. Üzerime çöküp dövmeye başladı. Ümm’ül Fadl odanın direklerinden birini alarak Ebu Leheb’e şiddetle vurdu. Başı fena halde yarıldı. Ona; “Demek sen, efendisinin yanında bulunmamasından onu zayıf gördün.” dedi. Ebu Leheb zelil ve perişan bir halde kalkıp gitti. Vallahi o, yedi geceden başka yaşamadı. Allah onu Adese denilen Kara Hasba hastalığına uğratıp öldürdü.”
Lübabe binti Haris (r.a) kocası Hz. Abbas (r.a) ve çocukları ile birlikte hicri 8.yılda İslâm ordusu Mekke’yi fethetmek için yola çıkıp Cuhfe’ye geldiklerinde, Rasul-i Ekrem ile buluşarak Müslüman olduklarını açıkça ilan ettiler. Onların gelişlerine çok sevinen Rasülullah (s.a.v) ” Ben Peygamberlerin sonuncusu, siz de hicret edenlerin sonuncususunuz.” buyurdu.
Ümm’ü Fadl (r.a) takva ve vera sahibi idi. Pazartesi ve perşembe günleri oruç tutardı. Sünnet’i seniyyenin daimi uygulayıcısı olmuştur. Veda Haccı’nda bulunmuş ve hacı olmuştur. Rasülullah (s.a.v) onu sık sık ziyaret eder, kendisine çok hürmet ve riayet gösterirdi. Evinde öğle uykusuna yatardı. Lübabe (r.a) rüyasında Rasülullah’ın ailesinden bazı kimseler gördü. Rasülullah’a anlattı. O da “Kızım Fatıma oğlan doğuracak. Oğlun Kussem ile emzireceksin.” dedi. Hz. Hüseyin doğdu ve onu emzirdi.
Rasülullah’ın imameti ile mescidde cemaate son kıldırdığı namaz Hz. Aişe (r.anha)’nın rivayetine göre öğle namazı oldu. Hane halkına imam olarak kıldırdığı son namazı ise Hz. Lübabe’nin rivayetine göre akşam namazı olmuştur. Hz. Lübabe, Hz. Osman’ın hilafeti yıllarında zevci Hz.Abbas’tan önce irtihal etti. Baki Kabristanı’na defnedildi. Allah ondan razı olsun.