Anasayfa / Güncel / Saffı evvel olabilmek

Saffı evvel olabilmek

Bir şehre girdiğinizde orada toplumun hizmetine sunulmuş müesseseler görürsünüz. Sevinirsiniz; çünkü insanda güzel olana, faydalı olana bir meyl vardır. İçinizden o hayra sebep olanlara karşı bilmediğiniz halde bir muhabbet hasıl olur. Gönlünüzün derinliklerinden samimi bir dua çıkıverir. “Sebep olanlardan Allah razı olsun” diye.

Saffı Evvel temsili imajYine çalışır yorulursunuz, diliniz dudaklarınıza yapışır. Çantanızda ise suyunuz kalmamıştır. O an için bir damla su sizin en değerli dünyalığınız haline gelir. O da ne? İleride bir çeşme, yanında parlayarak duran tası. Koşarak gidersiniz. Su tasına bile gerek duymadan avucunuzla kana kana içer şükür edip ferahlarsınız. Sonra çeşmenin kenarındaki ağacın altına oturur serinlemenin verdiği hazzı yaşamaya başlarsınız. Ve yine kalbinizden bir dua demeti çıkıverir. “Bu çeşmeyi yapandan, ağacı dikenden Allah razı olsun” diye. Çok eller o çeşmeyi sonraları imar etmiş olabilirler. O ağacı birçok el sulamış bakımını yapmış olabilirler. Ama ilk akla gelen, ilk hatırlananlar ilklerdir. Yani saffı evvellerdir.

Üstad Bediüzzaman Hazretleri yirmi yedinci sözün zeylinde sahabe bahsinde bu konuyla ilgili şu tespitte bulunur. “Bir zaman kalbime geldi ne için Muhiddin Arabi gibi harika zatlar sahabelere yetişemiyor” ¹ Üstad bu sorunun cevabında üç sebeb sayar. Üçüncü sebebin üçüncü vecihinde “Sahabeler İslamiyet’in tesisinde ve envar-ı Kur’âniyenin neşrinde saffı evvel teşkil ediyor.” ² der.

Evet saffı evvel olmak bir fazilettir. İnsana manevi bir üstünlük kazandırır. Kimsenin olmadığı fırtınaların şedid estiği dönemlerde ben varım, diyerek öne atılıp saffı evvel olmak için cehd etmek elbette çok büyük bir samimiyet göstergesidir. Sahabeyi sahabe yapan, üstadları üstad yapan bu halin neticesidir.

Peki ya bizler, günahların aleni işlendiği, sinsi düşmanların türlü planlar yaptığı bu  zaman da böyle karlı bir manevi ticaret kapısını aralayabilir miyiz? Elbette ki aralaya biliriz. Elbette saffı evvel olabiliriz. Her şey bir soruyla başlar. Kendinize yönelttiğiniz soru sizi atalet uykusundan uyandırır. Araştırmaya sevk eder. Sonra o meşhur kaide işlemeye başlar. Allah samimi isteyenlere, talep edenlere verir kaidesi.

Düşünelim bir kere insanlık büyük bir buhranın çıkmazın içinde. Madden her şeye sahip. Ama huzuru yok. Olması da beklenemez çünkü hayatta olma gayesinin farkında değil. Kalabalıklar içinde yapayalnız. Kendisine uzanacak onu bataklıktan kurtaracak Rabbinin varlığına iman ettirecek saffı evvellerin uzatacağı elleri arıyorlar. Böyle bir insanın hayatında saffı evvel olduğumuzu düşünelim. Siz sadece  o kişinin o bataklıktan kurtulmasına vesile değil aynı zamanda ailesinin, arkadaşlarının ve kendisinden sonra gelecek neslinin de kurtuluşuna vesile olacaksınız. Yani o kişinin hayatında saffı evveli oluşturacaksınız. Bu öyle bir hal ki sadece o şahısla sınırlı kalmayan bir haldir. Farabi’nin dediği gibi “Alem büyük bir insan, insan da küçük bir alemdir.” İnsan denen o alemin saffı evveli olma durumudur.

Her şey zıttıyla bilinir düsturunca bir de madalyonun arka yüzüne bakalım. Bozulmamış tertemiz bir fıtratı, kötü ahlakıyla tesir altına alıp onu bozarak toplumun kanayan bir yarası haline getiren bedbahtın halini düşünün. O sefahatin bozulmuşluğun saffı evveli olmak ne kötü bir hal. Allahın azabını üzerine çekmek değil de nedir? Hem kendini, hem de toplumu fesada uğratan bu halden Rabbimize sığınırız.

Peygamberimiz bir hadisinde “İnsanlar ezan okumanın ve ilk safta yer almanın sevabını bilselerdi, ön safta durabilmek için kura çekmekten başka yol bulamazlardı.”³ der. Müsbet ibadet boyutunda bile saffı evvel olabilmek övülmüş teşvik edilmiştir. İşte bu kapı açık iken, ortam müsait iken muhtaç olan o küçük alemlere el uzatmalı insanlığın kurtuluşu için gayret sarf etmeliyiz. Planlı bir biçimde bıkmadan usanmadan Rabbimizi anlatmak için çalışmalıyız. Günah cihetinde ölmek sevap cihetinde yaşamanın yollarını aramalıyız. Her imkan elimizde yeter ki isteyelim. Unutmayalım yarınlar çok geç olabilir. Ne mutlu yarınları inşa etmeye çalışanlara. Ne mutlu insan denen alemde saffı evvel olanlara…

KAYNAKLAR

1. Yirmi yedinci söz sahife 165.

2. Yirmi yedinci söz sahife 167.

3. Müslim, Salat, 129; Buhari, Ezan, 9, 32.

Bu konuyla ilgili Yorum Yapın

Mailiniz yayınlanmayacak



Başa Dön
ergene haber ogretmenler.org felsefe çorlu haber