(Ey Habibim!) Sana “Onun gelip dayanması ne zaman?” diye kiyametten soruyorlar. De ki “Onun ilmi ancak Rabbimin katındadır. Onu vakti (geldiği)nde ortaya çıkaracak olan O’dur!” (O Kıyamet) göklerde ve yerde (olan bütün mahlukata) ağır gelmiştir! Size ancak ansızın gelecektir! Sanki sen ondan haberdarmışsın gibi. Sana soruyorlar. De ki “Onun ilmi ancak Allah katındadır; fakat insanların çoğu (bu ilmin Allah’a ait olduğunu) bilmezler!” (A’raf, 187)
Son zamanlarda hangi kanalı açsanız kıyametin ne zaman olacağına dair varsayımların döndüğü bir programa rastlamanız içten bile değil. Her kanalda kendini uzman zanneden ya da öyle olduğunu göstermeye çalışan insanlar, kıyamet saatine ilişkin varsayımlarda bulunuyorlar. Kimisi Nostradamus’un kehanetlerinden tutun da Maya takvimine göre dünyanın sonunun gelişini belirten tarihlere atıflarda bulunarak; yok o alamet yok bu alamet diyerek kendilerince kıyamet gününü kestirmeye çalışıyorlar. Hakkını da yemeyelim, bazı akl-ı selim din adamlarımız ise kıyamet saatinin ne zaman geleceğini tahmin etmek yerine kıyamet gününe nasıl hazırlanmak gerektiğine dair de birşeyler söylüyorlar hiç olmazsa.Bu da sevindirici bir durum.
Diğer bir ayet: Şübhesiz Allah ki kıyamet (vakti) hakkındaki bilgi ancak O’nun katındandır. Ve yağmuru O indirir. Rahimlerde olanı da O bilir. Ve hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez. Hem hiç kimse hangi yerde öleceğini bilemez. Şübhesiz ki Allah, Alim’dir, Habir’dir. (Lokman, 34)
“Allah, kitabı ve mizanı hak ile indirendir. Hem ne bilirsin, belki de kıyamet yakındır!” (Şura, 17)
Yine Şura Suresi’nde bir sonraki ayete çok dikkat etmek gerek. Çünkü bu kıyamet saatine ilişkin tartışmalara da bir son nokta koyar nitelikte: Ona inanmayanlar, onu acele isterler! İman edenler ise, ondan korkan kimselerdir ve gerçekten onun hak olduğunu bilirler. Dikkat edin! Kıyamet hakkında tartışılanlar, elbette haktan uzak bir dalalet içindedirler. (Şura, 18)
Yukarıdaki ayette geöen durum ile inananlar ne kadar çok sık karşılaştıklarını hemen söyleyeceklerdir. Gerçekten de inanmayanların ortak özelliği “Madem Allah var, hadi bana zarar versin ya da hadi kıyameti getirsin” gibi zavallı sayılacak çıkışlar olurken; kıyamet gününden ve o gün gelecek azaptan çekinip ürperenlerin ise inançlılar olduğunu hemen fark edeceksiniz.
Halbuki göklerin ve yerin gaybı Allah’a aiddir. Kıyametin kopması ise, ancak bir göz açıp kapama gibi veya daha yakındır. Şübhesiz ki Allah, herşeye hakkıyla gücü yetendir. (Nahl,77)
Bediüzzaman Hazretleri de şu dünyanın sekeratını (ölüm anını), ayat-i Kur’aniyenin işaret ettiği surette hayal etmek istersen, bak: Şu kainatin eczaları (parçaları), dakik, ulvi bir nizam ile birbirine bağlanmış. Hafi (gizli), nazik, latif bir rabıta ile tutunmuş ve o derece bir intizam içindedir ki eğer ecram-ı ulviyeden (büyük cisimler) tek bir cürm, “Kün(ol)” emrine veya mihverinden (yörünge) çık hitabına mazhar olunca, şu dünya sekerata (can çekişmeye) başlar. Yıldızlar çarpışacak, ecramlar dalgalanacak, nihayetsiz feza-yı alemde milyonlar gülleleri, küreler gibi büyük topların müthiş sadaları (ses) gibi vaveylaya (çığlıklara) başlar. Birbirine çarpışarak, kıvılcımlar saçarak, dağlar uçarak, denizler yanarak yeryüzü düzlenecek. İşte şu mevt (ölüm) ve sekerat ile Kadir-i Ezeli kainatı tasfiye edip Cehennem ve Cehennem’in maddeleri bir tarafa, Cennet ve Cennet’in maddeleri başka tarafa çekilir. Alem-i ahiret tezahür eder. (Sözler)
Halbuki Allah ayetinde bizlere Kıyamet saatine ilişkin bilginin yalnızca kendisine ait olduğunu açık söylemiş. Geris hikaye.
Demek ki her canlının da ölümü tadacağı gün gibi aşikar iken ve mezarlık girişlerinde de olsa en azından önünden geçen bir kaç yüz ya da bin kişiye bunu her gün hatırlatırken “Kıyamet saatini bilsek ne olur, bilmesen ne olur” diye düşünmeden edemiyorum.
Ecel celladı her zaman arkamızdadır. Önemli olan kıyamete, daha doğrusu her insanın kendi kıyameti olan ölümüne hazırlanması değil mi? Evet ayette de denildiği gibi nereden bileceksin, belki de kıyamet saati çok yakındır. Her zaman her yerde kendi kıyametimizle ilgilenmemiz lazım.
Sahabeden biri, ev inşa etmektedir. Hz.Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) de oradan geçer ve der ki “Dikkat edin, ölüm size yapmakta olduğunuz bu evden daha yakındır.” Yani siz bu evi bitirmeden, ölüm sizin dünyadaki görevinizi bitirebilir.
Sahabe mesajı almıştır, çünkü duygular açıktır.
Ne demek istiyor Hz.Peygamberimiz (asm)? “İşinizi terk edin, istirahate çekilin, bırakın” demiyor elbette. Ancak “Hayatın en acil ihtiyacını karşılarken bile, sakın ama sakın ölümü unutmayın. Eliniz işle meşgulken, zihniniz, fikriniz, hayaliniz ölümü düşünsün. İşinize renk, hayatınıza ahenk gelsin.”
Her halde mesaj buydu. Ve bütün duyguları açık olan sahabe efendilerimiz derhal ama derhal verilen mesajı alıyorlardı. Biz de bu hatırayı duyduğumuzda mesajı alabiliyorsak ve şöyle bir an için olsun durulup üstümüzden, başımızdan dünyanın tozlarını silkebiliyorsak o mesaj bize de ulaşmış, yerini bulmuş demektir.
Rabbim! Ölümün kötü hallerinden ve hayatın içine devekuşu gibi başımızı sokup o büyük günü unutmaktan, duygularımızın diriliğini kaybetmekten, son nefeste Kelime-i Şehadeti söyleyememekten ve kabir azanından bizleri muhafaza eyle!…