Anasayfa / Tarîh / Kefenini sırtında taşıyan hanım: Rabia’tûl Adeviyye

Kefenini sırtında taşıyan hanım: Rabia’tûl Adeviyye

Siz hiç kefenini daima yanında taşıyan birini gördünüz mü? Rabia’nın kefenini yanına almadan gezdiğini, konuştuğunu kimse görmemiş. O, kul olduğunun o kadar farkındaydı ki, Rabbi’nin rızası kapısında oturmuş emaneti Efendisine iade etme vaktini bekliyordu. Şimdi gelin, birlikte takvasıyla anılan bu mübarek hanımın tarih sayfalarına düşen hayat serüvenine bir yolculuk yapalım.

Basra’da bir hane… Tarihin dört dörtlük bir hanım olarak anacağı, ailesinin dördüncü evladı Rabia doğuyor. O hanede bir rüya, rivayet odur ki; Rabia’nın doğduğu gün babasının rüyasına Resulullah (sav) teşrif ediyor. Ve o rüyada bir müjde, Rabia büyük bir kimse olacak. Rabia’nın büyüdüğü bu evde yoksulluğun soğuk rüzgarları esiyor. Fakat bu yokluk ve mahrumiyet, kendini Allah’a veren Rabia’da manevi duyguların inkişafına sebep olmuş. Kulübeciğinin içinde serili bir hasır, köşesinde ise içi hurma yaprağı ile dolu bir minderciğinden ibaret ev döşemesi onu hiç bir zaman üzmemiş. Çünü O, dünyaya gereğinden fazla ehemmiyet vermiyordu. Davası ahireti kazanmak olan bu kutlu kadın babasına şöyle diyordu: “Babacığım, bizi haramla beslemekten kork. Ben dünyada aç kalmaya sabredebilirim. Ama cehennem ateşinde yanmaya dayanamam!” İç âlemine dönen Rabia, kısa zamanda o devrin büyük velilerinden Süfyan-ı Sevri, Hasan-ı Basri gibi zatların da gıbta ve takdirine layık hale gelmiştir.

Bir gün Süfyan-ı Sevri kendisini ziyarete gelip şöyle der; “Ya Rabia, arzu ederseniz yakınlarınız size yardım ederler. Bulunduğunuz bu mütevazi döşemeyi değiştirir, halinize bir çekidüzen verebilirsiniz.” Rabia’nın cevabı öyle kesin ki “Ben halimden müteşekki değilim ki, onlara müracaat ihtiyacını duyayım. Hatta içinde bulunduğum halden, bütün dünya elinde olana dahi müracaat etmedim. Nerede kaldı ki, o dünyanın zerresine sahip olan aciz insanlara rica edeyim!” Rabia’da bir tek ölçü vardı. O  da şu fani ömrün, İslam’a en uygun şekilde yaşanıp yaşanmamasıydı. İslam’a uygun olduktan yaşandıktan sonra isterse o hayat, hasır üstünde geçsin, isterse hasır dahi bulamasın da toprak üstünde devam etsin…

Bir gün Basralı zenginlerden Süleyman Haşimi kendisine bir mektup yazıp, servetinin çokluğunu izah ettikten sonra; “Bütün bunlar senin emrine âmâdedir. Yeter ki nikahım altına girmeye razı ol” der. Rabia’dan sert bir cevap, “Kazancınla mağrur olup, ona güvenme. Bunlar köpük gibidirler. Ne ölüme mani olurlar, ne de başına gelecek bir takdire. Sen yarın varacağın İlahi huzurda sana lazım olana bak, onunla teselli ol. Bir de sakın ben ölürken vasiyet ederim de bu servetimle arkamdan hayır işlerler, diye bir vesveseye aldanma. Sen kendi kendine vasi ol. Servetini kendi elinde İslami hizmete harca, ölmeden vasiyetini kendin yerine getir. Şunu da unutma ki, emrime âmâde edeceğini yazdığın şey, gönlüme ağırlık, kalbime karanlık verir. Benim için cazip bir şey olmaktan çoktan uzaklaşmıştır onlar

Rabia bütün varlığını imana, İslam’a bağlamış; İslami hizmetin dışında hiçbir şeyi düşünmez kalbine getirmez olmuştu. Bu yüzden evlenmeyi düşünmemişti. Kendisine niye evlenmediği sorulduğunda; “Üç şey var ki benim bütün dünyamı dolduruyor. Evlenmeyi düşünmeye vakit bırakmıyor. Nedir o üç şey diye sorulduğunda: “Son nefeste imanla gidecek miyim, mahşerde kitabım sağımdan mı solumdan mı verilecek, halk cennetle cehennem yolunda ikiye bölününce ben hangisinde yer alacağım?

Çağdaşı Cahız, Rabia’tül Adeviyye’yi döneminin en dindar, en takva sahibi, Allah’ın emir ve yasaklarına uymada en ileri gidenleri arasında sayıyor. Hayatı araştırıldığında daha bir çok hikmetli söz ve davranışlarıyla karşılaşılacaktır. Ziyaretine gelen hanımlara söylediği şu sözleriyle biz son veriyoruz bu serüvene: “İyiliklerinizi de gizleyin. Tıpkı kötülüklerinizi gizlediğiniz gibi. İyiliklerini ilan etmek, rüzgârın karşısında un savurmak gibidir. Alıp götürür elleriniz boşta kalır.” Allan ondan razı olsun. Rabbimize kavuşacağımız günde ellerimiz dolu ve tertemiz olsun inşaallah.

 

Bu konuyla ilgili Yorum Yapın

Mailiniz yayınlanmayacak



Başa Dön
ergene haber ogretmenler.org felsefe çorlu haber