Fetret, vahiy ve semavi hükümlerin sükûn ve duraklama zamanı olduğu için, iki peygamber-i Zişan devirleri arasındaki zamana denir. Hatta yürürlükte olan bir dinin hükümleri kendilerine ulaşıp hakkıyla anlatılmayan kişiler için de fetret devri geçerlidir. Onlara da ehl-i fetret denilir.
Fahreddin Razi Tefsir-i Kebirinde fetret meselesi ile ilgili olarak şu açıklamayı yapmaktadır: “Biz bir peygamber göndermedikçe (kimseye) azap ediciler değiliz.” (İsra, 15) İmam Eş’âri ve Şafii uleması bu âyet-i kerimenin açık emrine istinaden kendilerine elçi gönderilmeyen ve ehl-i fetret sayılan kişiler, bilmedikleri için, velev ki dini hükümleri değiştirseler, bozsalar hatta putlara da tapsalar yine de ehl-i necat olduklarını kabul ederler. Zira bu âyetin açık ifadesiyle kendilerine azap verilmediğinden onların, akıllarıyla hak dini bulmalarının farz olmadığını söylemektedirler. Eğer farziyet bulunsaydı, terkinde ceza olarak azap verilirdi, diyorlar. Hem bu âyetin hükmünü isbat için de şu iki âyet-i kerimeyi delil göstermektedirler: “(Biz) müjdeleyiciler ve (aynı zamanda) korkutucular olarak nice peygamberler (gönderdik) ki, o peygamberlerden sonra insanların Allah’a karşı bir delil(ler)i ve (mazeretleri) olmasın! (Nisâ, 165) “Eğer biz, onları bundan (peygamber veya Kur’an’dan) önce bir azap ile yok etseydik, muhakkak ki ‘Ey Rabbimiz! bize bir peygamber gönderseydin de, alçak ve rezil olmadan önce âyetlerine uysaydık, olmaz mıydı?’ diyeceklerdi.” (Tâhâ, 134) (Fahreddin Razi, Tefsir-i Kebir)
“Eğer “Resûl-i Ekrem (asm), ehl-i fetretten olan İmrü’l-Kays, Hatem-i Taî ve bir kısım sahâbelerin babaları için ateş ehl-i olduklarını söylemiştir.” denilse bile şübhesiz onların hakkındaki hadisler ahâdi, yani bir kişiden rivâyet edildikleri için yukarıdaki âyetlerin kat’i ifadelerine karşı delil olamaz. Belki bu âyetlere göre o hadisleri izah etmek icab eder.” (Cevheretü’t-Tevhid Şerhi)
Maturidi mezhebine göre, âyette geçen elçiden maksat akıldır. Akıl, doğru ile yanlışı ayıracak bir kabiliyettedir. Onun için aklı olan her insan, yaratıldığını bilir ve kendisi bir yaratanın olması gerektiğini bilmekten sorumlu hale getirir. Ama ibadete ait hükümler akıl ile bilinemeyeceğinden bu konuda fetret ehline bir sorumluluk terettüp etmez. Yani fetret, iman için değil amel için geçerlidir.”
Bediüzzaman Hazretleri de bu meseleyi şöyle açıklamaktadır: “Beşinci Nükte Sual ediyorsunuz ki: Zaman-ı fetrette, Resûl-i Ekrem Aleyhisselatü Vesselâm’ın ecdadı bir din ile mütedeyyin mi idiler? (yani bir dine bağlı mı idiler?) [Elcevab] Hazret-i İbrahim Aleyhisselam’ın bilâhare gaflet ve manevi zulümat perdeleri altında kalan ve hususi bazı insanlarda cereyan eden bakiye-i dini ile mütedeyyin olduğuna rivayat vardır. Elbette Hazret-i İbrahim Aleyhisselâm’dan gelen ve Resûl-i Ekrem Aleyhisselâtü Vesselâm’ı netice veren bir silsile-i nuraniyeyi teşkil eden efrad, elbette din-i hak nurundan lâkayd kalmamışlar ve zulümat-ı küfre mağlub olmamışlar. Fakat zaman-ı fetrette âyetin sırrıyla; ehl-i fetret, ehl-i necattırlar. Bi’l ittifak, teferruattaki hatiatlarından (hatalarından) muahezeleri (azap görmeleri) yoktur. İmam-ı Şafii ve İmam-ı Eşârice; küfre de girse, usûl-i imanîde bulunmazsa, yine ehl-i necattır. Çünkü teklif-i İlahi irsal ile (elçinin gönderilmesiyle) olur ve irsal dahi, ıttıla’ ile (onun elçi olduğunu bilmekle) teklif takarrür eder (kesinleşir). Madem gaflet ve mürur-ı zaman (zamanın geçmesi), enbiya-i salifenin (geçmiş peygamberlerin) dinlerini setretmiş (örtmüş); o ehl-i fetret zamanına hüccet (delil) olamaz. İtaat etse sevab görür, etmezse azab görmez. Çünkü mahfî (gizli) kaldığı için hüccet olamaz.” (Mektubat 237)
“İmam Gazali de, Peygamberimizin (asm) gönderilmesinden sonra, O’nun davetini duymayanlarla ilgili olarak insanlı üç sınıfa ayırmıştır:
1. Peygamberin (asm) davetini duymamış, kendisinden haberdar da olmamış olanlardır. Bu sınıfa giren insanlar kesin olarak ehl-i necat olup cennetliktir.
2. Peygamberin (asm) davetini, gösterdiği mucizeleri ve güzel ahlâkını anlamakla beraber bilerek iman etmemiş olanlardır. Bu sınıf kesin olarak azaba uğratılacaktır.
3. Peygamberin (asm) ismini duydukları halde, aleyhinde yapılan menfi propagandalardan başka bir şey duymadıklarından, kimse onlara doğruyu söyleyip teşvik etmediğinden alâka göstermeyenlerdir. Bunların da ehl-i necat olacaklarını, yani Cennete gireceklerini umarım.” Öyleyse şu anda dünyanın herhangi bir yerinde yaşayan bir insan komünist, Hristiyan, Yahudi veya neye inanıyor olursa olsun bulunduğu toplumda Peygamberimiz (asm) ve İslâmiyeti duymadıysa veyahut yanlış olarak duyduysa, bu kişiye Peygamber (asm) ve İslâmiyet hakkıyla tanıtılmadıkça yukarıda geçen açıklamalara binaen o kişi ehl-i fetret sayılır.
Bediüzzaman Hazretleri de bu hakikati şu şekilde ifade etmektedir: “Âhirzamanda madem fetret derecesinde din ve din-i Muhammedîye (a.s.m.) bir lâkaytlık perdesi gelmiş. Ve madem ahirzamanda Hazret-i İsâ’nın (a.s.) din-i hakikîsi hükmedecek, İslamiyetle omuz omuza gelecek. Elbette şimdi, fetret gibi karanlıkta kalan ve Hazret-i İsa’ya (a.s.) mensup Hıristiyanların mazlumları, çektikleri felâketler onlar hakkında bir nevi şehadettir.” (Kastamonu Lahikası, s.77) Bu durumda şöyle bir soru akla gelebilir: “Kendilerine tebliğ yapılan teklif imtihanından geçen de cennete gidiyor, kendisine tebliğ yapılmayan da cennete gidiyor? Aralarında hiçbir fark yokmuş gibi gözüküyor, bu nasıl olur?”
Bu suale bir misal ile cevap vermek mümkündür: Bin tane çekirdeği bulunan bir zât hikmet ve maslahatın gereği olarak bunlardan beş yüzünü toprağa gömerek ekiyor. Neticede hepsi çürüyor. Kalanlardan 250 tanesini daha ekiyor. Bunlar çürümeden bağında hepsi birer ağaç oluyor. Bunlar çürümeden bağında hepsi birer ağaç oluyor. Şüphesiz bu adam geriye kalan 250 adedini de “bunlar ekilip ağaç olmadı” diyerek çürümüş olanlara yapılan muameleyi yapıp çöpe atmayacaktır. Belki bağında ağaç olup büyüyenlere sahip çıktığı gibi o çekirdeklere de sahip çıkacaktır. İşte bu örnek gibi Cenab-ı Hakk da hikmet ve maslahatın gereği olarak bu dünya imtihan meydanını kurmuştur. İnsanları dünyaya göndererek o imtihana tabi’ tutuyor. Birçoğu bile bile küfür ve dalalete gidiyor. Bunlar o çürümüş çekirdekler gibi çöp tenekesi hükmündeki Cehenneme atılarak ceza ve azaba maruz kalıyor. Bir kısmı da iman ve amel-i salih ile imtihanı kazanıp Cennet saraylarında saadetle yaşıyor. Cenab-ı Hakk hikmet ve adaletinin muktezası olarak, ekilmeyen çekirdekler gibi imtihana tabi tutulmayan ehl-i fetreti de, ehl-i küfür ve dalalete azap verdiği gibi Cehenneme atıp onlara azap vermeyecektir. İman ve ibadetle Cennet ve saadete mazhar olanlara sahip çıktığı gibi, elbette bu ehl-i fetrete sahip çıkması hikmetin muktezasıdır. Yalnız şu var ki, iman ve ibadetle bütün hisleri ve duyguları gelişen müminlerin Cennetten istifadeleri ve aldıkları mükafatla, çekirdek gibi kalan ve az gelişen ehl-i fetretin istifadesi ve mükâfatı bir olmayacaktır.
Fakat ehl-i fetretin yaptıkları iyilikler veya başlarına gelen sıkıntılar veyahut bile bile başkalarına yaptıkları zulümlerle ilgili olarak, İmam-ı Rabbani’nin “Ehl-i fetret ahirette sorgulanacaktır.” manasındaki ifadesinden şunu anlamak mümkündür; Nasıl ki rahmet-i İlahiye kurbanlık olarak kesilen bir hayvanı ahirette mükâfatsız bırakmıyor ve hadis-i şerifte adalet-i İlahiyenin neticesi olarak ‘boynuzsuz koyunun hakkı, boynuzlu koyundan alınacaktır’ buyrulduğu gibi, elbette ehl-i fetret bütün yaptıkları iyilikler ve başlarına gelen felaketlerden veya zulüm ve haksızlıklarıyla şeriat-ı fıtriye denilen fıtri kanunlara veya şefkat hissine muhalefetlerinden dolayı, hikmet ve adalet-i İlahiyenin bir neticesi olarak cehennem azabıyla değil, belki ahirette kendilerine münasib bir mükafat ve mücazatları olacaktır. (Allahu a’lem)
hocam benimde sıkıntıların var tek benim değil erkek arkadsımında aramız cok kotu ve ınanclı bırı degıl sureklı hasta ama normal degıl heran hersey degısebılıyor sANKI ıcınde baska bırısı var kırız gecırıyor ılaclar kullanıyor ama hıc bır duzelme yok garıp ruyalar gordugunu soyluyor bazen sıddet uyguluyr cevresııne benıde ıstemıyor terkedıyor bana yardımetmenızı ıstıyorum ınsaallah.
Arkadaşlar ben çok araştırdım… neredeyse gece gündüz araştırıyorum. cinlerden yana her türlü sıkıntı için tespit ettiğim kadarıyla Salih MEMİŞOĞLU hoca bu işlerde uzman görünüyor. üstelik bazıları gibi 500-750-1000-3000 tL gibi para almıyor 150-200-250 bilemedin 300 lira gibi bir ücreti var ve çok kısa sürede musallatı yokediyor.
Ülke TV de Sıradışı programına katılan yazar Mehmet Ali BULUT’un sorununu bile ” başka hocanın senin üzerindeki taife çok kuvvetli bu sorununu Salih Hoca ve Konyada ehli tarikat bir hoca var o çözer demesi üzerine Salih Hoca ya gitmiş ve hocanın sıradışı ilmine tanık olmuş aşağıya Youtubedeki videosunu yazıyorum
Benim bu yazımı okuyanlar şimdiye kadar benim gibi 5 bin 6 bin lira para harcamak istemiyorsa en kısa sürede bu hocaya ulaşsın çünkü esrarengiz ve çok kısa sürede insanı kurtaran sorunun neden nasıl kaynaklandığını bulan çok etkili bir ilmi var. Öteki türlü ağır musallatlarda oku oku oku oku insan bunalıyor ve beyin yorgunluğu oluyor.
Siradisi-Salih Memisoglu -Mehmet Ali Bulut,3 Harfliler Meselesi
Bu videoyu 54:00 dakidan itibaren izleyin burada açıklıyor
Hocam lütfen okurmusunuz size mail attım resmimi ekledim sıkıntımızı yazdım Allah rızası için lütfen okuyun hocam
Hocam devamlı mailime bakıyorum cebap geldi mi diye Allah rızası için bir bakın nolur
Üstteki yazıma ilave olarak Ayrıca Mehmet Ali BULUT hoca piyasadaki hocaların % 98 inin sahtekar olduğunu da söylüyor…
yani bu işin ehli olan hoca sayısı çok az arkadaşlar buna inanın ve para harcamayın tüm taifelerle başa çıkanının Salih MEMİŞOĞLU olduğunu kanaatına vardımbende kısmetse izne ayrılıp en kısa zamanda randevu alıp gideceğim.
Bakın Lütfen araştırın sizde aynı kanıya varacaksınıza Youtube den Salih MEMİŞOĞLU hocanın videolarını izleyin Cinlerin tarafından zaptedilip tecavüze uğrayan bayanların bile musallatlarını alıyor yakıyor
Hocam bir ümit olarak size yazıyoruz. Allah rızası için bir cevap yazın bir yorum yazın
Ne zaman bakabilir misin nasıl haber vereceksiniz llütfen bir cevap